Cumhuriyetin ilan edilişten sadece birkaç sene sonra, Şapka Kanunu’na muhalefet ettiği gerekçesiyle İstiklal Mahkemelerince idam edilen İslam âlimi İskilipli Atıf Hoca, şehadetinin 99. sene-i devriyesinde Müslümanlar tarafından hayırla anılıyor.
4 Şubat 1926’da İstiklal Mahkemesi tarafından haksız yere idam edilen Atıf Hoca, “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eserinde Batı taklitçiliğinin zararlarına dikkat çektiği için rejimin hedefi haline gelmişti. 1876’da Çorum’un İskilip ilçesine bağlı Toyhane köyünde doğan Atıf Hoca, hayatını İslam ilimlerine adamış bir âlim olarak tanınıyordu.
İlim Yolunda Geçen Ömür
Akkoyunlu aşiretinden İmamoğulları ailesine mensup Mehmed Ali Ağa’nın oğlu olan Atıf Hoca, küçük yaşta ilim tahsiline başlayarak kısa sürede hafızlığını tamamladı. İlk eğitimini İskilip’te aldıktan sonra 1893’te İstanbul’a giderek medrese eğitimine devam etti. Burada üstün başarı göstererek 1902’de müderris oldu ve Fatih Camii’nde dersler vermeye başladı. Aynı zamanda İstanbul Darülfünun’da eğitim alarak 1905’te mezun oldu ve Kabataş Lisesi’nde Arapça öğretmeni olarak görev yaptı.
1910 yılında medreselerin genel müfettişliğine getirilen Atıf Hoca, eğitim sistemindeki eksiklikleri gidermek için raporlar hazırladı. Ancak hazırladığı raporlar bazı kesimlerin tepkisini çekti ve önce Bodrum’a, ardından Kırım’a sürgün edildi. Sürgün sonrası İstanbul’a dönen Atıf Hoca, Beyanü’l Hak ve Sebilürreşad dergilerinde yazılar kaleme aldı.
Batı Taklitçiliğine Karşı Mücadele
İslam’ı savunmaya devam eden Atıf Hoca, Batı’nın körü körüne taklit edilmesine karşı çıktığı için birçok kesimin hedefi oldu. “Tesettür-ü Şer’i”, “Din-i İslam’da Men-i Müskirat” ve özellikle “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eserleriyle Batılılaşmanın zararlarına dikkat çekti.
“Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eseri, Şapka Kanunu’ndan bir buçuk yıl önce yazılmış olmasına rağmen inkılap karşıtı ilan edilerek suç unsuru sayıldı. Kitap, Maarif Vekâleti’nden onay alarak yayımlanmış ve büyük ilgi görmüştü. Ancak Şapka Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin ardından Anadolu’da yaşanan tepkilerin sorumlusu olarak gösterildi ve bu bahaneyle tutuklandı.
Haksız Yargılama ve İdam Kararı
İskilipli Atıf Hoca, Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Üç Ali’ler olarak bilinen mahkeme heyeti de dâhil herkes masum olduğunu bilmesine rağmen, dönemin baskıcı rejimi onu Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ile birlikte idama mahkûm etti. Mahkemenin başkanı Kılıç Ali, bir röportajında Atıf Hoca’nın suçsuz olduğunu söylemesine rağmen, verilen karar değişmedi.
4 Şubat 1926’da idam edilen Atıf Hoca, son sözlerinde “Katil ve zalimlerle mahşerde hesaplaşacağız” diyerek hakkını helal etmedi. İdam edildikten sonra ise naaşına zorla şapka giydirildi. Mezarı uzun yıllar gizli tutuldu ve ancak 2008 yılında bulunarak İskilip Gülbaba Mezarlığı’na nakledildi.
Şapka Kanunu ve Zulüm
1 Kasım 1925’te çıkarılan Şapka Kanunu, Anadolu’da büyük tepkilere yol açtı. Konya, Maraş, Giresun, Rize, Erzurum ve Kayseri gibi birçok şehirde Müslümanlar bu kanunu protesto etti. Rejim ise halkın tepkisini kanlı bir şekilde bastırarak binlerce insanı idam etti.
Geç Gelen Vefa
Atıf Hoca’nın yıllarca saklanan mezarı, 2008 yılında bulunarak İskilip’e taşındı. Onun hatırasını yaşatmak için İskilip Belediyesi çeşitli düzenlemeler yaparken, Sağlık Bakanlığı Çorum’daki İskilip Devlet Hastanesi’nin adını “Atıf Hoca İskilip Devlet Hastanesi” olarak değiştirdi.
İskilipli Atıf Hoca, İslam davasına olan bağlılığı ve Batı taklitçiliğine karşı verdiği mücadele ile Müslümanların gönlünde yaşamaya devam ediyor. Onun mücadelesi, bugün de Müslümanların hafızasında bir şuur olarak yerini koruyor.
Yorum Yap