HÜDA PAR’ın Diyarbakır’da düzenlediği “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”nda konuşan İlahiyatçı Yazar Mehmed Göktaş, Şeyh Said ve İskilipli Atıf Hoca gibi isimlere işaret ederek, “asıl problem kemalizmdir” dedi.
İlahiyatçı yazar Mehmed Göktaş, yaptığı konuşmada Bediüzzaman Said Nursi ve Adıyaman Menzil’deki bazı şeyhlerin, özellikle Türkler arasında yoğun bir destek bulduğunu dile getirdi. Göktaş, İslam alimlerine yönelik baskıların temelinde Kemalist rejimin yer aldığını belirtti.
Göktaş, Kemalist rejimin İslam alimlerine büyük bir katliam uyguladığını, bu süreçte sadece alimlerin değil, on binlerce bağlılarının da zulme uğradığını vurguladı. Halkın tüm baskılara rağmen alimlerine sahip çıktığını belirten Göktaş, Kürt alimlerin hem kimlikleri hem de dini kimlikleri nedeniyle iki kat baskıya maruz kaldıklarını ifade etti.
İskilipli Atıf Hoca ve Konya’daki diğer alimlerden başlayarak birçok İslam aliminin baskılara maruz kaldığını dile getiren Göktaş, ders kitaplarında Şeyh Said, Bediüzzaman Said Nursi, İskilipli Atıf Hoca ve Muhammed Esad Erbili’nin hain olarak gösterilmesini eleştirdi. Bu tür iftiraların sona ermesi gerektiğini söyleyen Göktaş, yetkililere çağrıda bulunarak bu şahsiyetlere atılan iftiraların kaldırılmasını ve resmi bir özür dilenmesini istedi. Göktaş, “Şeyh Said’e İngiliz ajanı diyenler, Şeyh Said Hazretleri’nin fotoğrafı ile kendi fotoğraflarını aynada karşılaştırıp kimin daha çok benzediğine baksın” ifadelerini kullandı.
“Siz Kendi İtibarınızı Kurtarın”
Göktaş, alimlerin itibarının iade edilmesine dair de açıklamalarda bulundu. “Bu alimlerin itibarı zaten var. Kendi itibarınızı koruyun. Eğer bu rejim itibar kazanmaya çalışıyorsa, Şeyh Said’in itibarına dokunmasın, çünkü onun itibarı kendisine yeterli.” diyen Göktaş, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Doğudaki her evde bir Said vardır, ya Şeyh Said ya da Bediüzzaman Said Nursi. Sokaklar Said’lerle doludur. Bu nedenle Saidler, kimsenin itibarına ihtiyaç duymaz. Bizler hata yaptık, biz hainiz çünkü söz verdik ve sözümüzde durmadık. Tarihçiler de İstiklal Savaşı öncesinde bizlerin Doğu’ya geldiğimizi anlatır. Birlikte, Kur’an-ı ve şeriatı koruyacağız, hilafeti savunacağız diye söz vermiştik ancak savaş sonrası bu değerleri terk eden biz olduk. Gerçek hain biziz. Bu gerçeği başka türlü ifade etmeye gerek yok. Şapka kanunu öncesinde ya da sonrasında yazılanlar, özür dilense ne değişir? İskilipli Atıf Hoca’ya Allah rahmet eylesin, biz kimseden itibar beklemiyoruz”
Yorum Yap